• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Sıcak Yuva

Sıcak Yuva

Köy hayatından şehir hayatına geçildiği zaman eğitim ve başka iş alanlarında varolma ihtiyacı duyarız. Kimisi okumak, kimisi de ekmek derdine düşüp iş aramak için gurbete çıkmaya başladı. Bir kez gurbete çıkıldığında da geri dönmek zordur. Herkes ailesini gittiği yerde kurmaya başlar.
“Memleketin doğduğun yer değil doyduğun yerdir” sözü çekirdek aileleri de oluşturmaya başlatır. Dolayısıyla da kalabalık aileler giderek azalmaya başladı.
 Anadolu’da büyük ölçüde devam ettirilse de şehirlerde artık büyük aileler yerini çoktan çekirdek aileye bıraktı. Artık neredeyse annesi, babası, dedesi, ninesiyle birlikte oturanlar yadırganır hale geldi.
Üstelik modern hayat bizi öylesine bencilleştirdiki, hayatımızda kendimizden başkasına yer kalmadı. Evlendiğimizde de en fazla eşimiz ve çocuklarımıza yer açabiliyoruz bu daracık alanda.
Eşimizin ailesi, yakınları ancak bayramdan bayrama görülmesi gerekenler listesinde yer alıyor. Anneler, babalar yalnız başlarına yaşlanırken, gençler tek başlarına büyüyorlar.
Nedense televizyon dizilerinde anneannelerin, babaannelerin, dedelerin ve torunlu ailelerin olduğu durumu görünce çok seviyoruz ama iş kendi hayatımıza geldi mi büyüklerimzle bir arada yaşamayı aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz.
Hep böyle miydik, diye düşündüğümüzde cevap belli. Şehir hayatı kendi gerçeklerini dayattı bize. Eskiden küçük dünyalarımızın içinde olan üretim ve tüketim çarkı doğduğumuz yerden, baba ocağından ayrı düşmeye çok da mecbur etmezdi bizi.
Babası çiftçi olan gençler çiftçiliğe, el sanatlarıyla uğraşıyorsa zanaatkarlığa devam ederler. Evlendiğinde ise hem ekonomik hem sosyal sebeplerle ayrı bir eve gidilmez, hemde baba, oğul, amcalar, halalar, teyzeler aynı evde yaşayıp giderlermiş.

Aile büyükleri ile aynı evi paylaşmak istemeyenlerin bahanesi ise hep aynı: Büyüklerin yanında rahat edemiyoruz. Ayaklarımızı uzatıp oturamıyoruz. Televizyonda istediğimiz programı izleyemiyoruz, istediğimiz gibi konuşamıyoruz.
Peki büyüklerin olmadığı evlerde, “rahat” mıyız?
İstediğimiz gibi davranabildiğimiz, istediğimiz gibi konuşabildiğimiz ve isteklerimizin hakim olduğu evlerde gerçekten mutlu muyuz? Evet belki bir açıdan rahat edebiliriz ama büyüklerin varlığını kimse yok sayamaz.
Mesela evinde maç izleyen bir baba düşünün aile büyükleriyle aynı evde yaşamıyorsa çocuğunun yanında rahatlıkla küfredebiliyor ya da evin kadını evde bir büyük yoksa yapmayı ihmal ettiği bir iş yüzünden kocasına “Sen ne biçim adamsın?” diye bağırıp çağırabiliyor.
Ama bunlarında olmaması için eşlerin anne ve babasıyla aynı evde yaşaması bile öfkenizi dizginlemek için kırıcı olmamanız için belki şikayetini, sıkıntısını sakinleşerek daha yapıcı bir üslupla anlatmak için büyüklerimizin varlığına ihtiyacımız vardır.
Sözün özü her durumda aile büyükleri evimizin olmazsa olmazı gibidir. Onlar sayesinde mutlu ve kederli zamanlarımızı, kavgalarımızı, tartışmalarımızı daha ölçülü yaşarız. İçinden çıkamadığımız pek çok problemi yılların verdiği tecrübeyle bir çırpıda hal yoluna koyarlar.
Dikkat ederseniz son yıllarda ailevi problemler, karı koca arasındaki geçimsizlikler ya televizyonlardaki kadın programlarında tartışma malzemesi oluyor ya da aile bireyleri soluğu danışmanlık şirketlerinde alıyor.
Ailesinde bir baba, amca, hala, dayı yahut dede olsa belki bu sorun bile ortadan kalkabilir.
Buna karşılık nedense bir aile büyüğümüze ya da aile dostumuza gidip danışmak akıl istemek hiç aklımıza gelmez. Halbuki yaşanmışlıklar her zaman ciddi tecrübeler olarak hafızalara kazınır. İnsanlar hata yapa yapa doğruyu öğrenir.
Bu yüzden bizden önceki kuşakların geçtiği yollardan bir kez daha yürümek yerine onların tecrübe ve yol göstermelerinden faydalanmak daha doğrudur.
Üstelik aile büyüklerinin size ayıracağı zaman sınırlı olmadığı gibi size aktaracakları tecrübeler için de maddi bir karşılık beklemezler.

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam10
Toplam Ziyaret59491
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.432432.5624
Euro34.631634.7704
Hava Durumu
Saat